
Şubat 360’ta ibadethane olarak kapılarını açan Ayasofya, son yüzyıldaki 86 senesini ibadete kapalı olarak geçirdikten sonra 10 Temmuz 2020’de müze statüsünden tekrar cami hüviyetine kavuştu. Ayasofya’nın geçmişten bugüne kültürel ve manevi değerini gösteren tarihi arşiv belgeleri, yazılar ve şiirlerle birlikte son yüzyılda başından geçenleri basının gözünden anlatmayı amaçlayan kitap, Basın İlan Kurumu’nun bir yıllık çalışmanın sonunda okurların ilgisine sunuldu. Kurumun, almanak niyetiyle başlattığı çalışma, Ayasofya’nın camiden müzeye ve müzeden yeniden camiye dönüşmesi sürecini manşetlerle olduğu kadar, döneme şahit isimlerin kaleme aldığı yazılarla da aktaran bir kaynak.
AYASOFYA BİR FETİH CAMİSİDİR
Ayasofya mimarisinin esası Hristiyan dini yapılarının hâkim planı olan bazilika biçimine göre yapılmış olmakla beraber, bir fetih cami olması sebebiyle geçirdiği mimari restorasyonlar kitapta incelikle anlatılmış. Yapı, yalnızca kilise - cami dönüşümü nedeniyle değil, doğal afetler ve eskime nedeni ile de pek çok kez restorasyona girmiştir. Mabed, geçmişten bugüne tarih kitaplarında sıklıkla rastladığımız İstanbul depremlerinden ve yangınlarından nasibini almış. Kitapta gerek Bizans gerekse Türk devrinde duvarlara dışarıdan eklenen büyük destek payandaları sayesinde Ayasofya’nın bugüne kadar ayakta tutulabildiğinden bahsedilmektedir. Ayasofya’nın 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile cami olmaktan çıkarılıp Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlanmasının akabinde Ayasofya Medresesi’nin yıkılması ve beş yüzyıl Türk eseri olarak hizmet eden bu caminin eşyalarının dağıtılmış olması, üzücü bir ayrıntı olarak kitapta yer alıyor.
FETHİN DAYANAĞI OLARAK AYASOFYA
Ayasofya’yı sıradan bir mabed olmaktan çıkarıp onu İslam dünyası için bir sembol haline getiren neden, Hz. Muhammed’in bir müjdesi ve İstanbul fethinin dayanağı olmasıdır. Kitapta ayrıca İstanbul’u fethettikten sonra ilk cuma namazını camiye çevirdiği Ayasofya’da kılan ve Hristiyanların bu muazzam mabedini İslam ibadethanesi olarak kullanan Fatih Sultan Mehmet’e de yer verilmiş. Fethin ardından ortalığa sükunet gelmesi ile şehir halkının fethin üçüncü gününden itibaren emniyet içinde yaşamaya dönüşüne değinilmiş. Kitabın “Fetih Sonrasında Ayasofya” bölümünde ise Fatih’ten sonra gelen Osmanlı sultanlarının Ayasofya’nın içinde ve etrafında yapmış oldukları bakım çalışmaları ve mimari eklemeler anlatılıyor.
GEÇ OSMANLI VE ERKEN CUMHURİYET DÖNEMLERİ
Osmanlı İmparatorluğu’nun son, Türkiye Cumhuriyeti’nin ise kuruluşuna denk gelen yıllarda Ayasofya, basının gündeminde olmaya devam etmiştir. Bu haberlerin bir kısmı Osmanlıca olarak yayımlanmış ve mütareke dönemini anlatan, sürecin sancılarını yansıtan içerikler de tarihe ışık tutuyor. Örneğin, 1921 yılında Tercüman-ı Hakikat Gazetesi’nde Ayasofya Cami’nin yıkılma tehlikesi hakkında bir haber yer almış ve bu tarihi binanın sağlam olduğuna yönelik kurul raporuna yer verilmiş. Bir başka örnek olarak, İkdam Gazetesi’nin 14 Ekim 1923 tarihli “Patrikhane Etrafında Muhtelif Meseleler” başlıklı haberinden anlaşıldığı üzere Cumhuriyet döneminde, Hristiyan dünyasının Ayasofya emelleri devam etmiş. Mütareke dönemi dökümanlarında da Ayasofya’ya dair haberlere sıklıkla rastlanıyor. Yapının yaklaşık 500 yıllık bir cami olarak kapılarını kapatıp 1935 yılında kapılarını bu kez müze olarak açmış olması ulusal ve uluslararası basında geniş yankı bulmuş. Ayasofya’yı manşetlere taşıyan bir diğer olay, eski mozaiklerin yeniden açığa çıkarılması çalışmaları. İlerleyen yıllarda eski Türk eserlerinin Ayasofya duvarlarından indirilmesi de gündemdeki konulardan biri olarak karşımıza çıkıyor.
Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi ile filizlenen Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesi fikri, farklı cemiyet ve fikir adamları tarafından da desteklenmiştir. Ancak bu konuda herhangi bir gelişme kaydedilmemiş. Sultan Mecid’in yaptırdığı Hünkâr Mahfili, 8 Ağustos 1980’de Süleyman Demirel tarafından kısa süreli ibadete açılmışsa da 12 Eylül Darbesi ile bu uygulamaya son verilmiş ve Hünkar Mahfili, 1992 yılına kadar kapalı kaldı. Eserde, Ayasofya’nın yeniden cami olması girişimleri adına atılan manşetlere ve çıkan haberlere de geniş yer ayrılmış. Döneme ait Milli Gençlik, Milliyet, Yeni Asya, Tercüman gibi pek çok dergi ve gazetenin haberleri okuyucuya sunulmuş. 86 yıl aradan sonra, Cumhurbaşkanı kararı ile 24 Temmuz 2020’de yüz binlerce Müslümanın meydan ve sokakları doldurarak kıldığı cuma namazıyla yeniden ibadete açılması Türk medyasında ve dünya basınında da çok sayıda haber ve yorumla geniş yankı uyandırdı. Ayasofya’nın yeniden cami olarak ibadete açılmasının nasıl sevinç ve heyecanla karşılandığı, medyada yer alan haber, yorum ve başlıklarda açıkça görülüyor.
Ayasofya hakkında yayımlanan haberlerin derlendiği, yerli ve yabancı medyada müzeden camiye dönüşünün öncesi ve sonrasına dair manşetlerin yer aldığı eserde, İbni Battuta, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Samiha Ayverdi, Peyami Safa, Feridun Fazıl Tülbentçi, Yunus Nadi, Osman Yüksel Serdengeçti, Ahmet Kabaklı, Necip Fazıl Kısakürek, Nihal Atsız, Mehmed Şevket Eygi, Prof. Dr. Semavi Eyice, Prof. Dr. Halil İnalcık, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Murat Bardakçı, Prof. Dr. Feridun M. Emecen, Stefanos Yerasimos, Prof. Dr. A. Haluk Dursun gibi isimlerin eserlerinden yazı ve yorumların yanı sıra Nazım Hikmet, Nuri Pakdil, İlhan Berk, Sezai Karakoç ve Arif Nihat Asya’nın şiirleri de bulunuyor. Danışmanlığını Mehmed Fatih Can, editörlüğünü Arzu Cihangir, konsept danışmanlığını ise Cihat Zafer’in yaptığı kitap, BİK’in internet sitesindeki yayınlar bölümünde PDF formatında erişime açılarak, merak edenlerin istifadesine sunuldu.
Kaynak: Yeni Şafak